Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

EN ÇOK OKUNANLAR

HABER ARA


Gelişmiş Arama

BU GÜNÜN MANŞETLERİ...

manşetler

SON DAKİKA HABERLERİ....

EKŞİ SÖZLÜK...






CANLI TV İZLE...

YAKINDA...

ÖZELLEŞTİRMELERE HAYIR!

ALEXA

Alexa Certified Traffic Ranking for www.likyahaber.net

SİTEYE GELENLER

free counters

ÇEVRİMİÇİ

DALAMAN ÇAYI

Mehmet POLAT

09 Mayıs 2011, 08:21

Mehmet POLAT

           

Mehmet Polat

 

DALAMAN ÇAYI

 

Geçen hafta bir iş için dört kişi Dalaman’a gittik. İşimiz erken bitince eski yolun üzerindeki Dalaman Köprüsüne bakalım dedik. Sağda solda, 8 Mayıs Pazar günü köprünün yanında düzenlenecek bir konserin afişlerini görmüştük. Hepimiz yıllar önce Fethiye dışında okurken bu köprünün üstünden çok gelip geçmiştik. 1960 ortalarında otobüsle Fethiye İzmir arası 12 saat kadar sürerdi. Köprüye geldiğimizde, “Fethiye’ye az kaldı” diye düşünürdük. Biz o zamanlar “Dalaman Köprüsü” derdik. Şimdi afişlerde “Atatürk Köprüsü” yazılıydı.

 

Köprünün inşası 1934’te başlamış ve bir yıl içinde bitirilmiş. Fransız mimarisine göre yapılmış. Uzunluğu 85, genişliği 4, yüksekliği 14 metreymiş. Karayolunun yeri 1974’te değiştirildikten sonra köprü kullanılmaz olmuş. (Bu bilgileri Mustafa Sarıipek ve Ercan Kaylı’nın internette yayınlanan bir yazısından aldım.) Yanlış hatırlamıyorsam, köprünün bir benzerini de Nazilli’den Yatağan’a çıkan yol üstünde gördüm. Belki aynı köprüden ülkenin başka köşelerinde de vardır.

 

Çevrede dolaşırken, köprünün birkaç yüz metre ötesindeki hidroelektrik santral dikkatimizi çekti. Yol sapağında biz köprüye doğru dönerken, diğer tarafı gösteren levhada özel bir şirkete ait HES (hidroelektrik santral) yazısını görmüştük. Köprü yakınındaki santrale uzak bir yerden kanalla su getiriliyordu. Uzunca bir süredir HESlerle ilgilendiğimiz için, suyun geldiği yeri de görelim dedik.

 

Yaklaşık 5 km. sonra bir kum-çakıl ocağı ve hazır beton tesisine geldik. İçimizi sızlatan bu manzaraya fazla bakamadık ve o kadar daha gittikten sonra bir regülatöre ulaştık. (Regülatör, suyun akışını düzene sokmak için dere üstüne kurulan bir bent. Akarsu bendin arkasında tutuluyor ve sürekli belli miktarda akacak biçimde bir kanala bırakılıyor.) Dalaman Çayı üzerindeki bu regülatörden kanalla köprünün yanındaki HESe su aktarılıyordu. Dere yatağına da “can suyu” denilen az bir miktar su bırakılıyordu. Derenin taşıdığı suyun yanında bu önemsiz bir miktardı. Adeta, kum ve çakıl yığınları arasından saklanarak geçiyordu. Dolayısıyla kuruyan dere yatağında bir kum ve çakıl ocağı çalıştırılabiliyordu.

 

Buradan da geçtik ve orman yolu gibi bir yoldan giderek birkaç kilometre sonra başka bir baraj sahasına ulaştık. Bir dönemeçte “balık avlamak, göle girmek, çevrede gezinmek yasaktır” yazıyordu. Manzarayı görünce şaşırmıştık.  Çünkü baraj gölünde yüz kadar balık kafesi vardı. İşçiler durmadan kafeslerden balık aktarıyor ve bir şeylerle uğraşıyorlardı. Buradaki barajlar yaklaşık on yıldır çalışıyor olsa da, biz durumu yeni öğrenmiştik.

 

Orman içinden ilerleyip anayola çıkış olup olmadığını araştırmaya karar verdik. Nihayet, uzaktan bakılınca görülmeyen bir inşaat alanına geldik. Ormanın ortasında üç katlı bloklardan oluşan iki site yükseliyordu. Binaların bazıları bitmiş ve çevre düzenlemesi bile yapılmıştı. Çoğu inşaat halindeydi. Orman içinde, göl manzaralı evler… Etrafta kime ait olduklarını gösteren bir levha göremediğimizden, bilgi edinemedik.

 

Oradan da geçip gittik. Birkaç kilometre daha ilerledikten sonra yol bitti. Önümüzde, “baraj sahasıdır girilemez” levhası vardı. Geri döndük, Fethiye’ye geldik.

 

Bu sayfada bir yılı aşkın süredir HESler hakkında yazıyorum. Hep söylendiği üzere, HESlerin elektrik üretme amacıyla kurulduklarını biliyoruz. Bu işleri eskiden devlet yapardı, şimdi özel şirketler yapıyor. “Memlekete enerji lazım ve devlet bu tür yatırımları yapamıyor, kaynakların israf olmasına yol açıyor” diyerek, iş özel sektöre veriliyor. Dolayısıyla eskiden bir plan çerçevesinde yapılan işler, şimdi piyasa kurallarına göre yapılıyor.

 

Devlet kurumları yıllarca hantal, ağır çalışan, elinden iş çıkmayan işletmeler olarak anlatıldı. Özel sektör ise cevval, iş bitirici, akıllı kurumlar gibi gösterildi. Dalaman ilçemiz, devlet üretme çiftliği sayesinde varolmuş ve yöreyi yıllarca beslemiş bir yer. Dalaman köprüsü, göze hoş gelen görünüşü ve işlevi açısından çok eski bir zamanın yıpranmış anılarını ayakta tutuyor. Bu yöreden olup da bizim gibi orta yaşa gelmiş ve az buçuk eğitim görmüş insanların büyük çoğunluğu, ailelerinin sağlayamayacağı olanaklarla devlet tarafından okutuldu. O zaman Dalaman’dan geçerken çiftliği ya da köprüyü gördüğümüzde, üstelik sırtımızda devlet parasıyla alınmış giysiler de varken; kendimizi bugüne oranla daha güçlü ve güvenli hissederdik.  Şimdi belki bu yüzden, yeni işletmelerin tümünün özel sektöre ait olması ve kamu yatırımlarının dışlanması bize zor geliyor.

 

Evet, devlet kurumları yeterince verimli olmayabilir. Ama ortada bir gerçek var: Bu ülkede toplumun pek çok gereksinimi yıllar boyu devlet eliyle karşılandı. Sorun, bu işlerin yapılışı sırasındaki aksaklıkların nasıl giderileceğine ilişkindi. Ama son otuz yıl içinde, yani 12 Eylül 1980 darbesinden sonra soruna kesin teşhis kondu: Devleti düzeltmeye çalışmak yerine işleri özel sektöre devretmek gerekiyordu. Devlet yalnızca güvenlik işlerinden sorumlu hale getirilirken, ekonomi ve çeşitli toplumsal hizmetler özel sektöre devredildi. Böylece ağır aksak işleyen devlet aklının yerini özel sektörün kâr hırsı aldı.

 

Geçen hafta Dalaman Çayı boyunca yaptığımız kısa gezinti bunun somut bir örneğiydi. Bir yanda satılmaya çalışan Devlet Üretme Çiftliği ve kaderine terkedilmiş eski bir köprü vardı. Öbür yanda yöremizin “enerji devi” diye tanımlanan bir şirketin kurduğu HESlerle ilgili manzara…

 

Su barajlar arkasında tutulmuştu ve elektrik üretiliyordu. Bu amaçla değiştirilen dere yatağındaki kum ve çakıl,  bir hazır beton şirketi tarafından işletiliyordu. Baraj gölünün içinde balık yetiştiriliyordu. Oluşan göl manzarası da boşa gitmiyor, orman içine baraj gölüne bakan villalar yapılıyordu. Doğru, özel sektör kesinlikle devletten becerikliydi. Devlet bu işleri uzun vadeli planlarla yapmaya uğraşırken, özel sektör sineğin yağını dahi hesaplayıp nereden ne kadar kâr edeceğini düşünerek çalışıyordu. Ve kârı gördüğü yere balıklama dalıyordu. Bir derenin etinden, sütünden, yününden, derisinden, tırnaklarından ve daha aklımıza gelmeyen her şeyinden yararlanarak kâr etmek de, ancak büyük bir beceriklilik olarak tanımlanabilirdi.

 

Bu arada çevrenin yok olduğunu ve toplumun dengelerinin bozulduğunu söyleyenler çıkıyor. Üzülmesinler. Eğer vicdanlarının sesini susturmak ve kendilerince iyi bir şeyler yapmak istiyorlarsa,   hazır beton tesisleri yanındaki köpek bakımevine destek olabilirler.

 

Belirtmeyi unuttum, barajlara giden yol üstünde böyle bir köpek bakımevi vardı…

 

 

 

 

Bu haber 3218 defa okunmu?tur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
********FARKIN NE****************23 Şubat 2014

HAVA DURUMU

Detaylı bilgi için resmin üzerine tıklayın.

ANKET

sence; KALAMAR TAVA MI MEZE Mİ?






Tüm Anketler

GOOGLE TERCÜME



Copyright © 2005-2012 www.likyahaber.net Tüm hakları acaip bir şekilde saklanmıştır. Kopye eden fena olur!... demedi demeyin... editör-özer yılmaz/elk.mühendisi-yıldız teknik üniv. POSTA ADRESİMİZ; haber@likyahaber.net
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Altyapy: MyDesign Haber Sistemi

elektronik sigara