Demokrat Hegamonya


Açıklama: Demokrat Hegamonya
Kategori: KÖŞE YAZARLARIMIZ
Eklenme Tarihi: 27 Ocak 2012
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 11:21
Site: Likya Haber Gazetesi, Kalkan, Kaş Antalya Haberler
URL: http://www.likyahaber.net/haber/yazar.asp?yaziID=2788


Demokrat Hegamonya

Soğuk Savaş sonrasında mübadele şekli kapitalizm karşıtı teorilerin öngörülerini doğrular nitelikte değişimini hızla sürdürmektedir. Gelinen süreçte insan-insan ilişkisinin en ince ayrımlarına çıkar yani meta konmuştur. Bir insanın başka bir insan için bedelsiz bir eylem yapmayacağının gerçeklikte vücut bulmuş halidir şirketler. Fakat artık kurumsallaşmanın olmadığı alanlarda da bu derin detay bir genel kurala dönüşmüştür.

Ülkemizde yakın dönemde DP ile vücut bulan serbest piyasa işleyişi günümüz sosyoekonomik yaşam şeklimizde geri dönülmesi zor yaralar açmıştır. Fatsalı Terzi Fikri’nin memleketi ile günümüzün en uzaktan bir bağı kalmamıştır. Omurgasız, ideolojisi olmayan siyaset odakları tüm üretim araçlarımızı elimizden aldı, emekçileri sendikasız, sosyal güvencesiz yaşama mahkum etti. Kadınlar, eşcinseller, fiziksel engelliler kendilerine yaşayacak alan bulamaz oldular. Kürtçe, Lazca ya da bu topraklarda iki insanın sevgilerini paylaşmasına aracı olacak dilleri yasakladılar.

Dayanışma, paylaşım, eşitlik, imece, örgütlülük benzeri kavramların tamamı algıda yasadışı faaliyetler olarak algılanmaktadır.
Diğer yandan; otoban, HES, köprü, yatırım, kalkınma gibi kavramların hepsi bu ülkede gelişme ve demokratikleşmeyi çağrıştırmaktadır. Gelinen noktada insan-insan ilişkisi saf çıkara dayanmıştır.
Aslında sistem oldukça bilimsel işlemektedir bu topraklarda. Devlet her şeyin sahibi, küçük burjuvalar daha küçük şeylerin. Devlet hamutuyla yiyor, sermayedar küple, vatandaş ise bedava makarnaya talim. Tek önemli nokta herkesin karnı doyuyor, işte merkez partilerin var olma nedeni bu olsa gerek.

Ümmet Olduğunu hatırlayan halk

Gelinen noktada bir hegamonik yönetim şekli rayına oturmuştur. Anadolu halkının kayda değer kısmı tekrar ümmet olduğunu hatırlamıştır. Ne işsizlik, ne tecavüz edenlerin dışarıda olması ne de sularının satılığa çıkarılması sorun teşkil etmiyor.

Tohumları 1876 da atılan , zaten olmayan parlamenter rejimde yasama-yürütme ve yargı  ayrılığı tekrar dönüşmüştür. Günümüze kadar ayrı ya da değil, emekçiye bir faydası olmasa da bazı süreçlerde totaliter liderlerin önünü tıkamıştı. Artık hegemonyasını ilan eden hükümet; sakallı görüp amcası sandığı herkesi salıvermekte, topraklarını, dilini savunan herkesi vatan haini ilan edip içeri atmaktadır.

Bir yandan Kürt sorununu kabul ediyoruz deyip, diğer taraftan KCK davasını yürüten hükümet inandırıcılığını yitirmiştir. Zira iktidardan açılım bekleyen siyasetçilerin de ya akıl tutulmaları ya da davalarını satmaları düşünülebilir. Görünen köy kılavuz istemez, bunların Kürtten anladığı sadece kız alıp verdik, biz biriz mantığıdır. Kürtçe mi? Tanımlanamayan bir dilde savunma yaptılar…

Satacak nem kaldı?

Bir diğer gerçeklik artık bu hükümetin de satacak bir şeyi kalmamıştır. Eminim ki sabahlara kadar oturup, yahu neyi satsak da yolumuzu bulsak diye çalıştaylar yapıyorlardır.  
Kapitalizm, liboş odakların kulaklarına fısıldadı; suyu satın, toprağı kiralayın, olmadı havayı şişeleyin…

Yurdun satılmadık deresi kalmadı,  nehirler prangalandı, birçok ilde maden arama ruhsatı alınan alanların yüz ölçümü şehrin yarısını geçti. Son olarak bir gece ansızın yenilebilir(yersen) enerji yatırımlarını SİT lere  kolaylıkla entegre edebilecek bir düzenlemeye imza attılar.
Fatsa’ya bakın diyen Demirel, 24 ocak kararlarıyla faşizmin ekonomisini hayatımıza sokan Özal, tiz kellesi vurula diyen sultanlar, ayakta alkışlanan darbeciler; bunların hepsini bu toprakların insanları yüceltmiştir.

Arabeskin iktidarda vücut bulması

Hegamonik güç ülkemizde sonradan görme- arabesk bir davranışsal hal almıştır. Tamamen sosyolojik tınılar bu durumu açıklar. Göbeğini kaşıyan, kadına ikinci sınıf bakan, makarnaya tav olan, grev yapan işçiye terörist gözüyle bakan, köprüye gelen zamma hak veren, heykelin arkasına işeyen zihniyet iktidarda surete kavuşmuştur. Kimse bu halk ezildi, bir şey öğrenmedi demesin. 3. dünya ülkeleri hatta Ortadoğu ülkeleri dahi ne olup bittiğini biliyor. Bu coğrafyada tembellik, ağlaklık ve aymazlık vebası salgın gibi yayılmış, köklerini derinlere salmıştır.

Durun padişahımız geliyor;  o dizi tiz kaldırılsın, yönetmenin başı vurula. Bu ucube de neki? Hem bunun(heykel)  pipisi var, tükürürüm buna(canına minnet). Bir bakıma zaten ülkeyi ucube saplantılı paranoyak yollara itecek insanlar karar alma mekanizmalarına olan ulaşımlarını kolaylaştırmışlardır.

Artık dönüş çok zor, sanat galerilerinin taşlanmadığı, görevi kötüye kullanmanın suç sayıldığı, kolluk kuvvetinin zevk uğruna adam dövmediği, fakültelerde dona kadar arama yapılmadığı en acısı da insanların en mahrem yerini, aklını terk etmediği bir ülkeden geriye kalanlar ile yola devam etmek zorundayız.

Tüm bunlar bir kabusmuş çok şükür deyip sil baştan başlayacağımız günün kadrajını görür gibiyim; Moğol istilasına uğramış hayalet bir coğrafya…